• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com
Müslim TUNABOYLU
bsgmedya@hotmail.com
KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN UNUTULMAZ EĞİTİM VE KÜLTÜR HİZMETLERİ
18/08/2016

07.07. 2012/Em.Eğt.Gaz. M.Tunaboylu Yazıları (8)


Altı yüz yıllık bir dönemin eğitim ve kültür hizmetlerine bir göz attığımızda karşımızda ülke insanının bir bölümü hemen tüm eğitim ve kültür olanaklarından uzak kalmıştır. Konuyu biraz daha açacak olursak kentlerde, kasabalarda yaşayan insanlar kırsal alanlarda yaşayan insanlardan daha şanslı daha önde tutulmuş görülmektedir. Bu arada kırsal alanda yaşayan bazı toprak ağaları varsıllığının bir sonucu olarak günün eğitim ve kültürünü almada kentlerdeki insanlar gibi alabilmiştir. Ama nüfusun yüzde sekseni çiftçi ve köyde yaşayan insanlar, eğitim ve öğretim kurumlarından yararlanma olanağı bir türlü bulamamışlar.

Bir kısım aydınlar köyde yaşayanlar okusa ne olur okumasa ne olur diyebilmişler, kırsal alandaki yurttaşlarına bakış açıları kentlerdekiler gibi olmamıştır. Bir bakıma öz ve üvey evlat muamelesi uygulaması öne çıkarılmıştır.

İstanbul’daki saraya Çorum Koparan’dan kesilerek sunulan ağaçlar yıllar sonra hemşehrimiz Prof.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi’ne yazdığı anılardan beynimize yerleşmiştir

Kurtuluş Savaşı sonrasında Anadolu’da Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarınca kurulan yeni yönetim, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti, asırlarca unutulan seksen bin köyü ve o kadarda mezrayı kasaba ve kentlerin ulaştığı eğitim ve öğrenim düzeyine getirebilmek için yeni bazı atılımları yapması gerekiyordu 1928’de yapılan Harf Devrimi sonrasında ülkenin en ücra köşelerine dek eğitim ve öğretim kurumlarını ulaştırma amaçlanmış, bu nedenle önce askerliğini onbaşı ve çavuş olarak tamamlamış gençlerden yararlanma öne çıkarılmış, bazı il merkezleri ya da yakınlarında eğitmen kursları açılmıştır.

ÇORUM AÇILAN BU EĞİTMEN KURSLARINDAN ÖNCELİKLE YARARLANDIRILAN İLLERİN BAŞINDA GELMİŞTİR.

Ama ne yazıktır ki bizim yöneticilerimiz Çorum’a tanınan bu ayrıcalığın bir yanıtı olarak  hiç bir eğitim kurumuna İlköğretim Genel Müdürü olan eğitimci İsmail Hakkı Tonguç”un adını verememiştir. Öyle sanıyorum ki önümüzdeki aylar içinde bir eğitim kurumumuza rahmetli TONGUÇ’un adı verilir.

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 17 Nisan 1940’da TBMM’de kanunlaşan KÖY ENSTİTÜLERİ ile ilgili olarak: Önümüzdeki senelerde nüfusumuzun çoğunu teşkil eden köylümüzün, gerek tahsil gerek geçim hususunda seviyesini yükseltmeyi başlıca hedef tutacağız. Bu hususta elde edeceğimiz neticelere çok ehemmiyet ve kıymet veriyoruz.

Kat”i olarak inanıyoruz ki, köylümüzün tahsilini ve maişetini daha yüksek bir dereceye vardırdığımız gün, milletimizin her sahada kudretli, bugün güç tasavvur olunacak kadar yüksek ve heybetli olacaktır.

İlköğretim Genel Müdürü Tonguç, CANLANDRILACAK KÖY adlı yazılı yapıtında kırsal alana, yada köylüye bakış açılarını açıklarken: Memleket işleri yalnız yazıp çizmekle, nutuklar vermekle yürütülemez. Köyün içine girmeli, oradaki yolsuzluklar giderilinceye kadar bizim gibi onlara katlanmalı, köylünün başına üşüşen dertleri elbirliği ile ortadan kaldırmalı. Bizimle hem dert, hem de sevinç ortağı olmalı.

Bizim işlerimizi düzeltebilmek için bizim bildiklerimizi bilmeli, bizim yaptıklarımızı yapabilmeli. Halkın yapamadığını hiç kimse yapamaz, hele sadece okur-yazarlığına güvenen hiç yapamaz. Bu laflarımızı kitaplardan öğrenerek söylemiyoruz. Bize bunları içinde doğup büyüdüğümüz, kenarında dedelerimizle babalarımızın mezarları bulunan köy öğretiyor.

Tonguç, eğitmen kursu döneminde Çorum’a gelerek incelemelerde bulunmuş, Kastamonu Gölköy Enstitüsü’nün ilk Çorumlu kadrosunu oluşturmuştur. Kastamonu ilk mezunlarından Mecitözü Kışlacık Köyü’nden Şakir Demir, yine Mecitözü’nün Çıkrık Köyü’nden Hacı Uçak ilk aklıma gelen isimlerdendir. Şakir Demir üç yıl öğretmenlikten sonra Hasanoğlan’da açılan Yüksek Köy Enstitüsü’ne ayrılmış, Hacı Uçak ise yakalandığı hastalıktan kurtulamamış, Çıkrık’ta hayata veda etmiştir.

Köy Enstitüleri’ne köy okullarından mezun olan köy çocukları alınırken, sonraları bu kural delinmiş, köy okulundan diploma alan şehir çocukları da Köy Enstitüleri’ ne alınmıştır. Bu olay köy çocuklarının kotasına bir bakıma el koymak olmuştur.

1928’den sonra ülkemizde okuma-yazma seferberliği başlatılmış, seferberliğin ilk kahramanları da kurslarda yetiştirilen eğitmenler olmuştur. Eğitmenlerin hizmetlerini hatırlamamak en azından insafsızlık olur. Köy Enstitülerinin ilk mezunlarını vermesi ile seferberlik biraz daha canlanmış, çok zor koşullarda çalışan köy çocukları hiç bir zaman uygulamadan yakınmamış, görevini zorunlu olmadıkça aksatmamıştır. Çok kısa sürede köylerde tarımın, hayvancılığın, el sanatlarının unutulmaz bir şekilde geliştiğini, köylünün kente zorunlu olmadıkça gitmediğini, modern tarımın köylünün yüzünü güldürdüğüne tanık olmuşuzdur.

Beş yıllık bir eğitim ve öğretim sonrasında ya kendi köyüne ya da yakın bir köye öğretmen olarak atanan gençler kendilerinden istenen hizmeti aksaksız gerçekleştirmişlerdir. Onların sayesinde kırsal alandan çok sayıda kamu görevlisi yetiştiği  gözlenmiştir.

Köy Enstitülerinden mezun olan köy çocukları arasında yazarlar, ressamlar, parlamenterler, bakanlar görmek mümkün.

Kırsal alandaki bu uyanış ülkemizde bazı çıkarcı guruplarını rahatsız etmiş, kısaca köylünün uyanması arzulanmamıştır.

1940 yılında açılan 20 dolayında Köy Enstitüsü 1950’de iktidara gelen siyasal parti tarafından kapatılmıştır.

Konuyu şöylece bağlamakta fayda görüyorum. Köyden çıkıp, gerekli eğitim ve öğrenimi aldıktan sonra köye hizmet için dönüş bugüne dek sürmüş olsaydı bugün Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmek için çaba harcamasına gerek kalmayacaktı. Ama köy gerçeği ortaya çıkınca yalnız kendi gurubunu düşünen varsıllar, bu köy çocuklarının ne yapacakları belli olmaz diyerek güzelim eğitim ve öğretim kurumlarını kapatılmasına neden olmuşlardır.

Kırsal alandaki vatandaşların dünyanın gelişim ve değişim olgularından yararlanmalarına karşı çıkmak ne kadar bencil bir eylemdir. Bu gurupların bugün bile çıkarcı eylemlerini zaman zaman sergiledikleri konusunda duyumlar alındığı bir gerçektir. Şunun iyice bilinmesi gerekir. Köy Enstitüleri’nin kapanmasına neden olan siyasal gruplar, o dönemde devamlı suçladıkları Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin yok yere yıpratıldığı konusunda yazılı ve görsel basında yorumlar yapmaktadırlar.

Buda bizim kuşağı geçte olsa onurlandırmaktır.

Sözlerimi tamamlarken Köy Enstitüleri’nde görev alan ve ebediyete intikal eden tüm yönetici, öğretim görevlisi, uzman, teknik, sağlık ekipleri ile tüm hizmetlilere minnet ve şükranlarımı sunar, hayatta olanlara nice sağlıklı yıllar dilerim.



726 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YENİ YILI KARŞILAMAYA HAZIRLANIRKEN/SON YAZISI - 27/12/2020
Yazarımız Müslim Tunaboylu, 2020 yılının son yazısını kaleme alırken, yaşamının son yazısını yazmış.. Özlemle anacağız
YAŞADIKÇA YAŞANANLAR: 1930’LI YILLARDAN BİR ANI… - 23/07/2017
Alışık olmadığım bir tümce ile siz okurlarıma geçmiş ile ilgili bazı olayları anımsatmak istiyorum. Beni anlayacağınızı umut ederek yaşamdan kesitleri sıralamaya başlamak istiyorum.
TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER - 18/10/2016
İnsanoğlunun dünyayı tanıması öyle kolay olmamıştır. Yazımın başlığında belirttiğim ‘tekerlek’ insanoğlunun en önde gelen yardımcısı olmuştur.
MÜSLÜM TUNABOYLU’NUN HATIRALARI - 25/08/2016
Müslüm Tunaboylu, 1932 yılında Bulgaristan’ın Şumnu İl’ine bağlı Yenipazar İlçesi’nin Söğütlü Köyü’nde dünyaya geldi. Babası çiftçilikle uğraşıyordu.
'YAŞADIKÇA YAŞANANLAR' DEMİRYOLU-HAVAALANI - 22/08/2016
Avrupa'dan Anadolu'ya göç edişimizde bizi İstanbul Tuzla’dan Amasya'ya kadar taşıyan demir rayların üzerindeki güç çok ilgimizi çekmişti.
‘YAŞADIKÇA YAŞANANLAR’ UNUTULMAYAN GÜNLERİMİZ - 22/08/2016
Unutulmayan sayısız günlerimiz vardır. Onların bazılarını gereğince değerlendirir, geleceğe devrederiz. Ama bunun yanında bazı günleri nedense unuturuz.
OLAYLAR VE İNSANLAR - 21/08/2016
Bugün sizinle çok değişik bir gezinti yapmak istiyorum. Okurlarımın benimle gezinti yapmalarını istemek bir bakıma uygun gözükmeyebilir.
TEKNOLOJİYE NEDEN AYAK UYDURAMIYORUZ? - 21/08/2016
Günümüzün kuşağı her nedense gelişen teknolojiye rağmen bürokrasiden vatandaşı kurtaramıyor ya da kurtarmak istemiyor. Bu sorumuza bürokrasinin her kademesinde görev alanlar yanıt verebilirler
ODUNDAN DOĞALGAZA YOLCULUK - 21/08/2016
Sizinle biraz geçmişe bir gezi yapmak istiyorum. Yaşlı kuşak eski günlerini bir kez daha anımsarken, genç kuşakta biz yaşlılara göre daha şanslıyız diyebilecekler.
 Devamı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP