• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

BSGMEDYA.net 'ÖZGÜR DÜŞÜNCE PLATFORMU' olarak soruyoruz: Özgür düşünceden, farklı seslerden kim ya da kimler neden ve niçin korkarlar?



'ÖZGÜR DÜŞÜNCE'YE
BU KİN, BU NEFRET
BU ANLAŞILMAZ
TAHAMMÜLSÜZLÜK
NEDEN(!)

 

Özgür düşünceden, farklı seslerden kim ya da kimler neden ve niçin korkarlar?

Yanıtı kısa ve basit..!

Aslında özgür düşünceden korkmak, sesini kısmak, yaşam alanını daraltmak, sabote etmek günümüze özgü bir girişim değildir.

Çağın her döneminde sürekli şu veya bu nedenlerle özgür düşünceye tahammül edemeyenler olagelmiş ve özgür düşüncenin sesini kesebilmek için çok farklı yöntemleri denemişlerdir..

Oysa bilinmelidir ki düşüncenin özgür olmadığı toplumlar sürekli geri kalmaya, çağı geriden takip etmeye mahkum olmuşlardır!

Kurtulmaları da olası görülmüyor..

Bu konuda çok sayıda örneği gösterebiliriz..

BSGMEDYA takipçileri, şimdi bu satırların neden yazıldığını haklı olarak merak ediyorlar..

Bir çok dostumuzda sitemizin sosyal medya sayfasında gün içersinde yaptığımız anekdotlara tanık olduklarında haklı olarak  ‘Ne oluyor, bunlar da neyin nesi?’ diye soruyorlar...

 

Elbette bizlerin o yazıları/ o anekdotları yazmamızın haklı bir nedeni ve sebebi vardı?

***

Önce bunların internet sisteminde sıkça görülen virüsler nedeniyle olabileceği düşüncesiyle, sıradan bir olay gibi görerek, üzerinde durmadık..

Ama ilerleyen günlerde bu saldırıların sıklaşması üzerine ‘neler oluyor?’ diye sorgulamaya başladık..

Önce internet dünyası konusunda uzman olan dostlarımızın görüşlerine başvurup, karşılaştığımız sorunların nedenlerini öğrenmeye çalıştık..

Daha sonra işin vehametinin farkına varmamız üzerine, zaman zaman görüşlerine başvurduğumuz birkaç hukukçu dostumuza, ayrıca çok saygıdeğer gördüğümüz meslek büyüklerimizle konuyu görüşerek, ne yapmamız gerektiği konusunda bir çıkış yolu bulmaya çalıştık..

Gerek hukukçuların gerekse meslek büyüklerimizin ilk sordukları; ‘birileriyle herhangi bir sorununuz var mı?’ oldu..

‘Elbette her birey gibi, bizlerin de farklı kişilerle ilişkilerimiz var, zaman zaman ufak çaplı anlaşmazlıklarımızın olabildiğini, ve genelde diyalog yolu ile çözmeye çalıştığımızı’ söylediğimiz de, ‘En mantıklı yolun hukuki yöntemlerle çözümlenmesi olduğunu salık verdiler..

Bize göre de, makul ve mantıklı…

Sessiz kalmak, tepki vermemek, bu tür işlere yönelenleri daha da cesaretlendirebilir...

Ki son bir ay içersindeki tutumumuz, o sinsi , o gizli elleri hayli cesaretlendirmiş, daha da saldırgan hale getirmiş..,sonunda da iş açık açık tehdit boyutuna ulaşmıştı..

Yine de irademize hakim, vicdanımıza tutsak olup susmayı/ görmezlikten gelmeyi yeğledik..

Ama o sinsi ve karanlık el yada eller; bir türlü durmak bilmiyordu..

Aklına koymuş, içindeki yok etme kin ve nefreti ile sitemizi dize getirme niyetindeydi..

Ve o sinsi manevralarıyla sosyal medya sayfalarımızdan e-posta adreslerimize kadar uzanan siber saldırılarıyla, bir çökertme/pasifize etme sinyalleri veriliyordu..

Aman Allahım, bu ne kin, bu ne nefret!

Anlamakta bile zorlanıyoruz..

Anlamadığımız; bu cahil cühela cesaretini kimlerden ve nereden alıyorlardı..

İlk karşılaştığımızda yaşananları internet ağlarındaki virüslerden kaynaklandığı düşüncesiyle, pek dikkate almadıysak da sitemizin ana yer sağlayıcısı firmayı gelişmelerden bilgilendirmeyi ihmal etmedik..

Ve önerileri doğrultusunda sitemizin güvenlik önlemlerimizi daha bir ciddiyetle güçlendirerek, onca emeğin, birikimin heba olmasının önüne geçmeye çalıştık..

Ama nafile..

Su uyuyordu, ama -dilimiz varmıyor- düşman uyumuyordu!

***

İlk olarak; 20 Kasım 2016 tarihinde saat 22.00 sıralarında bir saldırıya maruz kaldığımızı yazılım firmamızdan aldığımız e-posta iletisiyle öğrenmiştik..

O vakte kadar sitemize yönelik bir siber saldırı olabileceğini hiç aklımıza getirmemiştik..

‘Kim veya neden böyle bir saldırı yapacak ki?’ diyerek pek üzerinde durmadık..

Alt tarafı; yaptığımız tamamen idealist bir amaçla,  kendi çapımızda habercilik yapmaktı....

Anlayacağınız, kimsenin tavuğuna ‘kişt’ demeden, kendi mecrasında belirlediği ilkeler içersinde; giderek özgür basın kanallarının tıkandığı bir süreçte, amiyane tabirle ‘donkişotca’ eğitimden kültür sanat, toplumsal gelişmelerden erişebildiğimiz kaynaklar aracılığıyla (bu arada kardeş kuruluş olarak gördüğümüz; Ankara ve İstanbul kaynaklı bir iki haber sitesiyle) gündemi takip etmeye, kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyoruz..

***

Daha düne kadar yazılı basının hayli güçlü olduğu, bugün ise üç gazeteyle sınırlı hale gelen Çorum’da interaktif yayın kuruluşu sayısı da giderek artmasına karşın, toplumun özgürce haber alma kanallarının giderek daraldığı, tek tipleştiği, aykırı bir sese tahammül etmenin nerdeyse mümkün olamadığı bir ortamda; yayına başlayan sitemiz BSGMEDYA’dan birilerinin rahatsızlık duymuş olabileceğini düşünüyor hissediyoruz..

***

Kim ne derse desin, hangi niyet ve düşünce içersinde olursa olsun; BSGMEDYA olarak bizler doğru bildiğimiz yolda,

Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği o aydınlık yolda,
O’nun ilke ve devrimleri ışığında;
demokrasi, özgürlük, adalet ve laiklik mücadelesini; yüklendiğimiz ve inandığımız özgür gazetecilik prensipleri içersinde sürdürme kararlılığındayız..

***

Biz yaptığımız işi, önemsiyor ve demokrasi mücadelesinin de bir parçası olarak gördüğümüz için yüklendiğimiz sorumluluk bilinciyle özgür ve farklı bir yayıncılık yapmaya çalışıyoruz..

 

Ve bizim dışımızdaki basın yayın kuruluşlarının da aynı görev ve sorumluluk anlayışı içersinde; ÇORUM’a hizmet edebilmek için çaba harcadıklarını düşünüyor ve inanıyoruz..

Buralarda emek harcayan/mücadele eden/ yayıncılıktan başka bir gayesi olmadığına inandığımız herkesi de dost olarak gördüğümüzü bir kez daha belirtmek istiyoruz..

Her ne kadar farklı kulvar ve görüşlerde olsak da, birbirimizi anlıyor, yeri geldiğinde de ortak paydalarda buluştuğumuza inanıyorum..

 

Çorum Gazeteciler Cemiyeti de, Hitit Gazeteciler ve Yayıncılar Derneği de bizim..

Bir kumaşın farklı renkleri, bir ağacın farklı dalları gibi....
Ve biz de öyle görüyor, öyle olduğuna inanıyoruz..

 

****

VELHASIL ÖNÜMÜZDE
ZORLU VE ÇETİN BİR SÜREÇ VAR..

Bölgemizden tutundan ülkemize, ülkemizden kentimize kadar bir çok sorun yumağı ile karşı karşıyayız..

Sınır bölgemiz yani Ortadoğu ateş çemberi..

Oradan yükselen ateş şu veya bu şekilde bizim evlerimize de düşüyor..

Ve hepimizin de tanık olduğu gibi, o bölgede yaşananlar nedeniyle Suriyeli, Iraklı veya İranlı olmak üzere bir çok insan kentimizde yaşamlarını sürdürüyor..

Son resmi kaynaklara göre; kentimizde 10 bine yakın göçmene evsahipliği yapıyoruz..

Anlayacağınız; kentimiz adeta bir dünya kenti konumunda..

Ve bir yandan Üniversitesi ile bir yandan sanayisi ile giderek hızla bir metropol kent olmaya doğru yol alırken, yerel basının da bu süreçte önemli görev ve işlevinin olduğunu görmezden gelemeyiz..

 

Kısacası;
Çorum’un çok farklı alanlarda yayınını sürdüren radyo, gazete, tv, internet sitesi olmak üzere medya organlarının bulunmasını, kentimiz açısından bir zenginlik olarak değerlendiriyoruz..
 

Şu an itibariyle Çorum Merkez’de biri uyduda olmak üzere üç tv, ona yakın radyo istasyonu, 3 günlük gazete, 3 haber ajansı ile yine interaktif alanda yayınını sürdüren sayıları  giderek artan bir çok haber sitesi bulunuyor..

İlçelerimizdeki gazete ve haber sitelerini de hesaba katarsak, toplumun haber alma/edinme kaynaklarının  önemli noktalarda olduğunu söyleyebiliriz..

****

NEYSE BİZ YİNE KONUMUZA DÖNELİM:

Yukarda da altını çizdiğimiz gibi, kentimizde çok farklı kanallardan yayın yapan birçok medya kuruluşunun olması neden birilerini rahatsız ediyor, anlamış değiliz..

Havasından suyundan mı, nedense bu sanal dünya (internet dünyası) hayli çetrefilli, hayli karmakarışık bir dünya..

Kimin eli, kimin cebinde belli dersek de sanırız abartmış olmayız..

Sanal dünyada neler yok ki?

Akrepler, çiyanlar, yılanlar, sizi bir kaşık suda boğmak isteyenler,

Fırsat bu fırsat diye her türlü iftira, karalamayı marifet sananlardan tutun da, size yaşam alanı tanımak istemeyenlere kadar birçok tip fütursuzca cirit atıyor..

İletişim konusundaki bilgi ve becerilerini göstermek için boy gösterenler mi,?

Yazdığınız bir yazıya, paylaştığınız bir gönderiye, beğendiğiniz bir anekdota tahammül edemeyenler mi dersiniz, bil cümle hepsinden de çok sayıda mevcut..

Sosyal medya kanalları aracılığıyla küfür ve tehdit savurmalara alışığız..

30 yılı aşkın gazetecilik serüvenimizde bunlarla sık karşılaştığımız için, pek de aldırış etmiyor, anlayacağınız kaale de almıyoruz..

Anlayacağınız; verdiğiniz bir habere celallenenden tutun da, size husumet bağlayan bir kişinin saldırısına uğramamıza kadar bir çok olaya tanık olduğumuzu da söyleyebiliriz..

Atış serbest, kaleler boş…

Ortada ne çizgi, ne de orta hakemi var..

Salla sallayabildiğin kadar!

Ama yine de toplum olarak, bu kadar tahammülsüz olabileceğimizi düşünmüyor, hatta aklımıza bile getirmiyorduk..

BİRKAÇ YIL ÖNCEYDİ…

Merzifon’da görev yaptığım gazetedeki görevimi tamamlayıp, daha önce görev yaptığım Dost Haber Gazetesi’ne yeniden döndüğüm günlerdi..

Yine  sosyal medya ağında bir meçhul kişinin çok çirkin saldırılarına maruz kalmıştım..

Aslında o sergilenen paspayelikleri, çirkeflikleri, İstanbul’da yaşayan bir dostumun fark ederek, beni bilgilendirmesiyle öğrenmiştim..

Yaptığımız kısa bir araştırma sonucu; yıllar önce yazdığımız bir haber nedeniyle şahsıma husumet besleyen şahıs olduğunu tespit ettik..

(Hoş bunlar, bizim mesleğin cilvesidir; İstanbul adamı bir köpek ısırır, gelir hesabını Çorum’da gazeteciden çıkarmaya çalışanı mı ararsın.

Toplumda en ufak yeri ve itibarı olmadığı halde, biz gazetecilere ahlak dersi vermeye kalkanı mı arasın..

Hepsinden çok sayıda mevcuttur..

Adeta gazeteciler, şu kentte birer şamar oğlanıdırlar..

Gelen vurur,  giden vurur..!

Haber yaparsın, vururlar, yapmazsın yine vururlar..

Anlayacağınız;

Ne İsa’ya... 
Ne de Musa’ya yaranabilirsiniz..

 

Bu tür sorunları yaşayan başka bir meslek daha var mı ben bilmiyorum.

Bilen varsa söylesin de, öğrenelim..

(Hoş, bir de müteahhitlik var..

Neyse onu karıştırmayalım..

Anlayan anladı.)

***

Ne diyorduk; sanal dünyadaki bazı çapsızlar, aslında o derece gözüpek görünseler de, çok korkak ve tabansızdırlar..

2014 Temmuz/ Ağustos aylarında, sosyal medyada cirit atan kişi gibi, bir süre sonra kaybolup gideceklerdir..

Ama yaptıkları o çirkin saldırılar, şu güzelim kentin toplumsal hafızasında bir leke olarak kalacaktır..

 

‘KURT PUSLU HAVAYI SEVER!’

Yaşadıklarımızı genelde yayınlarımızdan şu veya bu nedenlerle rahatsız olanların sinsi çabaları olarak değerlendirip,  işin doğası gereği bir tür sineye çekerek, görmezden geliyorsak, üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyoruz..

Aslında o kadar büyütülecek bir konu değil..

Ama yine de ‘sinek küçük ama mide bulandırır’ misali; şevkimizi kırıyor, enerjimizi tüketiyor, topluma olan görev ve sorumluluklarımızı hakkıyla yapabilme çabamıza sekte vuruyor..

 

Nihayetinde hepimiz bu ülkede/kentte yaşıyor, aynı havayı soluyor, aynı ortamı paylaşıyoruz....

 

Giderek her alanda sorunların arttığı bir süreçten geçiyor olmamız nedeniyle, insanların psikolojilerin de günden güne bozulduğu, arkadaşlık ve dostlukların giderek maddi çıkar birlikteliklerine dönüştüğü bir sürecin içinden geçiyoruz...

Hal böyle olunca; ortalıkta istediği gibi at koşturmaya çalışanların olması da kaçınılmazdır..

İnsanlar barut fıçısı!

Herkes kendini haklı ve güçlü görmekte..

Kimseye ‘öteye  gidebilir misin’ deme cesaretinin bile gösterilemediği bir ortamda; biz çıkmış bir tür kurtlar sofrasında, itiyle çakalıyla dans etmeye çalışıyoruz..

Geldiğimiz noktada  yanlış rolleri oynayanların ortada dolaştığı bir sahnede; kıt-kanaat/ kendi yağı ile kavrularak, gazetecilik yapmaya çalışıyoruz..

Hal böyle olunca; çelme takanlar,
Arkadan hançerlemek isteyenler,
Sesimizi kesmek isteyenler olacağının farkında
ve bilincindeyiz..
Çünkü 'Kurtlar Puslu Havayı Severler'

***
BAZ İSTASYONU
DA AYRI BİR SORUN..

Bildiğiniz gibi birkaç haftadır; kentimizin en büyük mahallelerinden olan Bahçelievler İpekli Sokak’ta bir baz istasyonu sorunu yaşanıyor..

Bir mahalle sakininin kendi evinin bahçesine bir GSM firmasının baz istasyonu kurmasına izin vermesiyle başlayan olay, diğer mahalle sakinlerinin tepkisi üzerine farklı bir boyuta ulaştı ve gelinen noktada ise bir çözümsüzlüğe doğru gitmektedir..

Elbette konumuz; o baz istasyonu değil..

Ama o olayda yaşadığımız sürecin kaçınılmaz bir parçası..

Bir yanda evinin bahçesini bir ücret karşılığı bir firmaya kiralamaya çalışan bir yurttaş..

Diğer yanda baz istasyonunun sağlık açısından yaratacağı sakıncalardan dolayı endişe içersinde olan mahalle sakinleri..

Kim haklı, kim haksız?

Aslında her iki taraf da kendine göre; haklı?

***

Tüm bu olup bitenleri, bir saygın hukuk ve siyaset insanı ile konuştuğumuzda; karşımıza

çok farklı doneler çıktığını söyleyebiliriz..

Hukukçular; yaşananların öteden beri birikip gelen bir gaz sıkışması olarak değerlendiriyor..

İnsanlar yaşadıkları ekonomik sorunlar karşısında, kendilerince bir çıkış yolu arıyor ve bulamadığı için de; genelde en zayıf noktasından patlıyor..
Tıp kı sıkışan bir gazın patlaması gibi..

Ve hem kendine, hem de çevresindekileri de başka sıkıntıların içersine sürüklüyor..

İpekli Sokak’ta yaşanan olay da, bunun canlı örneklerinden biridir..

Bu soruna bir an önce kalıcı ve mantıklı bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyoruz..

Çünkü gelişmeler ürkütücü ve korkutucu..

Ortada küçümsenemeyecek derecede, can alıcı bir sorun bulunuyor..

Acilen önlem alınamaması halinde, istenmeyen sonuçların ortaya çıkması da kaçınılmaz gözüküyor..

Bu konuda başta Valimiz Sayın Necmeddin Kılıç olmak üzere yetkililere büyük görev düşüyor..

En kısa zamanda da çözüm bulunacağını umuyoruz..

***

SAHİ, BU HALE NASIL GELDİK?                                                         
Ülkemiz dışında yaşananlardan tutun da, yıl içersinde yurdun dört bir yanında cereyan eden olumsuz olayların yarattığı ümitsizlik/çözümsüzlük, birike birike nerdeyse toplumu patlama noktasına getirdi..

Adalet sistemimizde yaşanan tıkanıklıklar, bireyleri de olumsuz yönlere sürüklediği için, herkes kendi işini kendi yapmaya başladı..

Ve hal böyle olunca; tahammülsüzlük, iletişimsizlik, adeta kabile toplumlarına benzeyen, güçlünün kendince zayıf gördüğüne yaşam hakkı bile tanımaz hale geldiği bir sürece savrulur olduk…

Ve tüm bu yaşananları analiz etmeye başlayınca, BSGMEDYA olarak yaşadığımız siber saldırı olayının lafı bile etmeyi neredeyse gereksiz/yersiz bulduğumuzu söyleyebiliriz..

Ama yine de tarihe bir not düşmek gerektiği düşüncesiyle gündeme getirilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz..

 

Sahi, BSGMEDYA
kimi veya kimleri rahatsız ediyor?

Tamamen ideal bir anlayışla, kendi çapında interaktif ortamda yayın yapmaya, daha doğrusu kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, birkaç eş-dost ve duyarlı yazar-çizerin emek ve katkıları ile bir yılını geride bırakmış bir oluşum olan BSGMEDYA’dan kim yada kimler rahatsızlık duyuyor..

Hayli merak ediyoruz..?

***

Öyle birileri ile yarışmak, onların kapsam alanlarına girmek suretiyle bir maddi kazanç sağlamak gibi bir düşüncede olmadığımızı, takip eden değerli dostlarımız da fark edebilmektedirler..

 ***

Deneme yayınlarımıza başladığımız 6 Kasım 2015 tarihinden, normal yayına geçtiğimiz 8 Mart 2016 tarihine kadar geçen sürede, herhangi bir ücret karşılığı ilan veya reklam almadığımız gibi, bir çok eş ve dost yazar-çizerin eserlerini tanıtım amaçlı yayınlamak suretiyle, kentimizin düşün dünyasına katkı vermeye çalıştık..(Çok cüzi ücretlerle o süreci tamamladığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz..)

***

Adeta bir ‘Özgür Düşünce Platformu’ formatında, farklı görüş ve düşüncenin kendini ifade edebilmeleri için sütunlarımızı açarken, başta eğitim-kültür sanat ve toplumun farklı katmanlarının sorunlarına yönelik haberlere ağırlık vermeye çalıştığımızı, takip edenler de rahatlıkla fark etmişlerdir..

***

Herhangi bir siyasi partiye angaje olmadan, tüm parti ve görüşlere aynı uzak ve yakınlık içersinde bulunmaya, haberleri seçerken de aynı titizlikle davranmaya çalışırken, ağırlıkta medya sorunları, emek dünyası ve kamu çalışanlarının sendikal eylemlerine ilişkin haberlere yer vermeye çalıştığımızı söyleyebiliriz.

(Özellikle eğitim çalışanlarının örgütlerinden Eğitim Sen ve Eğitim İş başta olmak üzere KESK, ADD ve Halkevleri gibi bir çok kuruluşun eylem ve açıklamalarına geniş olarak yer verdiğimizi görebilirsiniz.. Arşivler ortada..)

***

Siyaset dünyasına gelince..
Muhalefet ve iktidar partisi ayrımı yapmadan, objektif yayıncılık ilkesi içerisinde ulaşabildiğimiz ölçüde hepsine geniş yer vermeye çalıştık/çalışıyoruz..

Bu arada bazı kurumların ambargosu ile karşılaştığımızı da yeri gelmişken not düşmek istiyoruz…

Örneğin Çorum Belediyesi, son birkaç aydır bilinmeyen bir nedenle sitemize e-posta göndermekten imtina ederken, bir muhalefet partimiz ise her ne hikmetse defalarca e-posta adresimizi iletmemize rağmen, herhangi bir dönüş yapmadıkları halde, sitemizde açıklamalarına yer vermediğimiz yönünde serzeniş ve eleştirileriyle de karşılaştığımızı söyleyebiliriz..

İşin detayına girmek suretiyle hiç kimse ile polemik ve laf yarışına girmek düşüncesinde değiliz..

Ve bir kez daha yineliyoruz:

BSGMEDYA.NET’in sutünları, parti,sendika, dernek ve oluşum ayrımı yapmaksızın, iletişim kurulması halinde her görüş ve düşünceye açıktır..

Yukarıda da altını çizdiğimiz gibi; herhangi bir siyasi partinin yayın organı/ bülteni/ borazanı olmadığımız gibi, olmayacağımızı da bir kez daha yineliyoruz..

Deneme yayınlarımıza başladığımız o ilk günlerde de altını kalın çizgilerle çizdiğimiz gibi; BSGMEDYA olarak, bir haber sitesi olmaktan öte toplumun farklı katmanlarının buluşabildiği bir ‘özgür düşünce platformu’ olarak yayınımızı sürdürmeyi amaçladığımızı bir kez daha belirtiyoruz..

Yayıncılıkta 13. ayını doldurduğumuz şu günlerde; bu hedefimizi tam olarak gerçekleştirebildiğimizi söyleyemezsek de, önemli derede hayata geçirdiğimizi, özellikle yazar kadrosu açısından çok farklı görüşlerin özgürce düşüncelerini yazabildikleri bir platform olma yolunda önemli yol katedildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz..

***

Şunun şurasında bir gün sonra yepyeni bir yıla merhaba diyeceğiz..

Ve yeni yıla merhaba demeden önce, bir önceki yani uğurlamak üzere olduğumuz 2016 yılının da bir muhasebesinin yapılması gerektiği düşüncesindeyiz..

Bilindiği gibi 2016 yılı; hem dünyamız, hem bölgemiz, hem ülkemiz ve hem de kentimiz için çok hareketli ve çok can alıcı sorunlara sahne oldu..

Dünyamız ve bölgemizde yaşanan sorunları, şimdilik bir yana koyarsak, ülkemizin varlık sebebine kastetmeye yönelik, çok alçak ve hunharca bir darbe girişimine tanıklık ettiğini söyleyebiliriz..

Elbette uzun uzadıya o alçak ve sinsi darbe girişimini anlatmamıza gerek yok sanırım..

Ama 2016 yılı denilince; ilk akla gelmesi kaçınılmaz olayın, o başarısız darbe girişimi olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz..

Ve ardından yaşanan süreçte; Cumhuriyet tarihinde yeniden gündeme gelen ve yaklaşık 5 ayı süredir uygulanagelen OHAL Uygulaması ile başlayan KHK’LER dönemi de, 2016 yılının en dikkat çekici gelişmesi olarak hatırlanacaktır..

Bu arada önceki yıllarda gündeme gelmesine rağmen, sıcaklığını koruyamayan Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi Tartışmalarının da 2016 yılına damgasını vuran en önemli gelişmelerden olduğunu söyleyebiliriz.

Ve bunun yani Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi Tartışması’nın yeni yılın (2017) en önemli konularından birisi olacağı da kaçınılmaz gözüküyor..

Kısacası; çok hareketli geçen bir yılı uğurlamaya hazırlanırken, gelecek yılın da yine bir o kadar hareketli ve can alıcı sorunlara sahne olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz..

Dileğimiz;
2017 yılının dünyamız, bölgemiz, ülkemiz ve kentimiz için; barış, eşitlik ve özgürlük getirmesidir..

Daha demokratik, daha özgür ve eşitlikçi bir dünya..

Savaş ve yıkımların son bulduğu,

Emperyalistlerin kanlı ellerini dünya halklarının üzerinden çektiği…

Adeta ateş çemberine dönüşen Ortadoğu’ndaki kan ve gözyaşının yerini barış ve özgürlüğe bıraktığı…

Özgür düşüncenin önündeki tüm anti-demokratik engellerin kaldırıldığı,,

Basının herhangi bir baskı ve sansüre maruz kalmadan özgürce faaliyetini sürdürebildiği bir yıl dileğiyle…

YENİ YILINIZ
KUTLU OLSUN
DİYORUZ...

 



345 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP