• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barışın simgesi beyaz güvencin uçurdu.

  1.  
  2. ‘DEMOKRASİ, BARIŞ
  3. VE ÖZGÜRLÜK
  4. MÜCADELEMİZDEN
  5. VAZGEÇMEYECEĞİZ’
  6.  
  7.  

1 Eylül 2022

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barışın simgesi beyaz güvencin uçurdu.

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Kadeş Barış Meydanı’nda kitlesel basın açıklaması düzenledi.

Bazı pankart ve dövizlerin de taşındığı etkinlikte barış talepleri dillendirildi.

Açıklama öncesi “savaşa hayır” konulu resim ve fotoğraf sergisi açıldı.

Açıklamanın sonunda ise barış türküleri eşliğinde güvercin uçuruldu.

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Tüm Bel Sen Çorum Şube Başkanı ve KESK Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, “savaş, çatışma ve kutuplaştırma siyasetine karşı emekçiler, ezilenler, sömürülenler, kadınlar, eşitlik, özgürlük, barış ve demokraside ısrar ediyor” dedi.

Mustafa Kemal Atatürk, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre’nin barışa dair sözlerinden örnekler veren Veldet, “Barış sosyal düzendir, güvenliktir, emeğinin hakkını alabilmektir, hukuk ve kazanılmış haklara saygıdır, toplum hayatında dengenin sağlanmasıdır” ifadesini kullandı.

Nevzat Veldet, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

 

  1. 'İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR'

“1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlayan, insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşının, II. Dünya Savaşı’nın, başladığı gün olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.

Aradan 83 yıl geçti. Savaş dün Polonya ve tüm Avrupa’daydı, bugün başta Ukrayna olmak üzere dünyanın birçok yerinde irili ufaklı çatışmalarla devam ediyor. Adeta adı konmamış bir 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Emperyalistler arası paylaşım savaşları nedeniyle insanlık ve doğa bir kez daha büyük bir kırımla karşı karşıya…

Emperyalist ülkeler, kendi çıkarları uğruna işgallerle, saldırılarla dünyayı kana bulamaya, gerici, dikta güçlere zemin yaratmaya devam ediyorlar. Bir kez daha insanlık değerleri yerle bir ediliyor, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlara maruz kalıyor, gözyaşı ve acılar dinmiyor.

İşçi sınıfının, ezilenlerin büyük bedellerle elde ettiği eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair kazanımlar bir bir gasp ediliyor. Sistemin yarattığı pandemiler dahi fırsata çevrilerek sosyal yaşam koşulları cehenneme çevriliyor.

Kapitalistler her dönemde kar elde ederken, sermaye sözcüsü iktidar temsilcileri, halklarımıza ve emekçilere “artık bolluk dönemi bitti” tehdidini savuruyor, yeni gaspların haberini veriyorlar.

Savaş politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan mültecilik ve göçmenlik milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseltilmesinin, halklar arasında düşmanlığın körüklenmesinin aracı haline getiriliyor. Milyonlarca savaş mağduru insanlık dışı koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışırken, binlercesi göç yollarında can verirken başta Avrupa devletleri olmak üzere iktidarlar mültecilik üzerinden insanlık değerlerini pazarlıyor, ayaklar altına alıyorlar.

Ülkemizdeki tek adam rejimi de büyük bir yara olan mültecilik olayını iç ve dış politikada bir pazarlık ve tehdit aracı olarak kullanıyor. Öte yandan ülkemizden de diğer ülkelere siyasal ve ekonomik nedenlerle mülteci akını yaşanıyor. Adeta savaştan kaçarcasına göç yollarına düşenlere karşı sınır bölgelerinde insanlık suçları işleniyor.

AKP+MHP iktidar bloğu her gün biraz daha derinleşen ekonomik kriz koşullarında iktidarı korumanın yolunu savaş, çatışma ve şiddet ortamını daha da artıran politikalarda arıyor. İçeride ve dışarıda milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyasetin dozu her gün biraz daha arttırılıyor. Halkları ve emekçileri kutuplaştıran politikalara, tüm yurttaşların can ve mal güvencesini, emekçilerin onurlu çalışma hakkını ve iş güvencesini yok sayan saldırılara her gün bir yenisi ekleniyor.

Festival ve konser yasakları, sanatçılara yönelik tutuklamalarla bir yandan yaşam tarzımıza müdahale ediyor, bir yandan tüm topluma gözdağı veriyorlar. Saldırılara iktidara yakın gerici odakların laiklik karşıtı söylem ve tehditleri eşlik ediyor. Siyasallaşan yargı ise iktidarın gündemini hayata geçirmesine aracılık ediyor. Barış söylem ve talebini cezalandırırken muhalif kişi ve kurumlara yönelik ölüm tehditlerine, savaş çığırtkanlıklarına ise gözünü ve kulağını kapatarak prim veriyor.

Tüm dünyada 1 Eylül vesilesiyle barıştan, demokrasiden, özgürlük ve eşitlikten yana söylem ve taleplerin yükseldiği bir günde, 1 Eylül 2016 gecesinde, iktidar bloğu yayımladığı 672 sayılı KHK ile sorgusuz sualsiz şekilde 50 bin 875 kamu görevlisini ihraç ederek adeta kamu emekçilerine savaş açtı. Ve o günden bu yana ihraç, açığa alma, adli ve idari soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, demokratik hakların kullanımı karşısında yasaklama ve fiili müdahaleler gibi her türlü zor ve baskı aracı aratarak devam etti.

Gözaltılar ve tutuklamalar, işten çıkarmalar, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kadına yönelik ayrımcı politikalar ve şiddet, homofobiden beslenen şiddet ve cinayetler, Alevilere yönelik mezhepçi dayatmalar, laiklik karşıtı gerici politikalarda kaygı verici artış, çocuk istismarı, doğamızın talan edilmesi, iş cinayetleri ve daha nice insanlık onuruyla bağdaşmayan politika ve uygulamalar gündelik yaşamın parçası haline geldi.

 

  1. BARIŞ SOSYAL DÜZENDİR,
  2. GÜVENLİKTİR, EMEĞİNİN
  3. HAKKINI ALABİLMEKTİR
  4.  

Gelinen aşamada ülkemizin en temel sorun alanlarının başında emek, barış ve demokrasi karşıtı milliyetçi, şoven, faşizan politika ve uygulamalar gelmektedir.

Dolaysıyla ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barışa olan ihtiyaç tüm yakıcılığı ile her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor. Dolayısı ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ şiarını kavramalı ifade ettiği anlamı tüm dünyaya yayabilmeliyiz .

Yurtta sulh cihanda sulh ilkesi bir taraftan yurt içinde huzur ve sükunu güvence içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletler arası barış ve güvenliği hedef tutar, ilke hem iç politakanın hem de dış politikanın temel dayanağıdır.

Evrensel boyutta sevgi hoşgörü birlik ve barışın simgesi olan Hacı Bektaşi Veli ;

  1. “Sevgi muhabbet kaynar yanar ocağımızda
  2. Bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda
  3. Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda
  4. Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda”
  5. diyerek bizlere olumlu mesajlar vermiştir.

Barış kısaca sosyal düzendir, güvenliktir, emeğinin hakkını alabilmektir, hukuk ve kazanılmış haklara saygıdır, toplum hayatında dengenin sağlanmasıdır.

Yunus Emre’nin dediği gibi:

Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.

 

  1. “BARIŞ MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle; savaşlarda, çatışmalarda yitirilen milyonlarca insanın anısı önünde saygıyla eğiliyor, emekçilerin ve ezilen halkların kendi hakları için yürüttükleri mücadelenin en temel başlığının barış olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.

Bizler Çorum Emek ve Demokrasi olarak; tüm saldırılara, savaş ve kutuplaştırma, tek tip yaşam tarzı dayatmalarına karşın ısrarla ve örgütlü, kararlı bir mücadele ile dünyada, Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde, barışı savunmaya devam edeceğiz. Adaletin, eşitliğin, kardeşliğin, paylaşımın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, insanca bir yaşamın kalıcı hale getirildiği bir dünya ve ülke kuruncaya kadar barış mücadelesinden bir an olsun vazgeçmeyeceğiz.

Barış sevdalılarının emekle yücelttiği mücadelesinin onurlu bir sevinçle yer yüzünü kucaklayacağı günlerde yaşamak özlemiyle 1 Eylül Dünya Barış Gününü saygı ile selamlıyoruz.”

Etkinliğe CHP İl Başkanı Mehmet Tahtasız, Merkez İlçe Başkanı Ulaş Tokgöz, CHP İl Gençlik Kolları Başkanı Onur Topkül, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şube Başkanı Uğur Demirer, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Şube Başkanı Nurettin Aksoy, bazı siyasi parti yöneticileri, KESK’e bağlı sendikaların şube başkanları ve Çorum Emek ve Demokrasi Platformu temsilcileri katıldı. /BSGMEDYA




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP