• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Eğitim Sen Şube Yürütme Kurulu adına Başkan Ali Ekber Beyaz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı

  1. ‘ÇOCUKLARIMIZIN SORUNLARINA
  2. KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ’

22 Nisan 2020

Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu adına Başkan Ali Ekber Beyaz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı.

Ali Ekber Beyaz; ’23 Nisan sadece törensel kutlamalarla geçiştirilmemeli, çocukların yaşadığı ağır sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir.’iİfadesini kullandı.

Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmeden, onlara sağlıklı bir gelecek hazırlamak için gerekli adımlar atılmadan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın gerçek bir ‘çocuk bayramı’ olarak kutlanması mümkün görünmediğine dikkat çeken Ali Ekber Beyaz, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100. Yılını Çocuklarımızın Düşlerinin Gerçeğe Dönüştüğü Günleri Birlikte Yaratma Umudu İle Kutluyoruz!

23 Nisan günü halkın ülke yönetiminde söz sahibi olmasının, eşit, özgür ve demokratik cumhuriyetin en temel adımlarının atıldığı, emperyalizme karşı sürdürülen Kurtuluş Savaşı koşullarında dahi meclisin işlediği ve tüm kararların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alındığı, tebaa olmak değil, ulusal egemenliğin ve yurttaş olmanın yaşama geçirildiği tarihi bir gündür.

23 Nisan, Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiş dünyadaki tek bayram olmasına rağmen, çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar, çocuk sömürüsü, çocuklara yönelik şiddet, istismar ve cinsel saldırıların sürekli artıyor olması, çocuklar açısından bilinen anlamıyla kutlanacak bir ‘bayram’ ortamının olmadığının en açık kanıtıdır.

Türkiye’de yaşayan çocuklar, göstermelik törenlerden çok, erken yaşta büyümek zorunda kalmadan çocukluklarını doyasıya yaşamak, geleceğe umutla ve güvenle bakmak, nitelikli bir eğitim ve sağlıklı bir yaşam istemektedir. Ancak siyasi iktidar, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için adımlar atmak yerine, uyguladığı çocuk düşmanı politikalar nedeniyle her yıl binlerce çocuğu eğitimden koparmakta, erken yaşta çalışmak zorunda bırakmaktadır.

Türkiye’de çocukların yaşadığı ağır sorunlar, evde, okulda ve sokakta karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeler her geçen gün artmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 30’a yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Çocukların fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, kültürel ve duygusal gelişimlerine zarar veren politika ve uygulamalar her geçen yıl artarken, yaşam ve eğitim hakları başta olmak üzere, sağlıklı büyüme ve gelişim hakkına aykırı adımlar atılmaktadır.

Türkiye’de çocuk işgücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, mülteci çocuklara yönelik ayrımcı uygulamalar, çocukların çatışmalı ortamlarda en temel yaşam ve eğitim hakkının tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Türkiye’de yaşayan çocukların bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında olmalarına rağmen, bu kadar çok acı ve sorunla yaşamak zorunda bırakılmış olmalarıdır.

 

  1. 23 NİSAN’I GERÇEK ANLAMDA KUTLAMAK,
  2. ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI SORUNLARA KALICI
  3. ÇÖZÜMLER ÜRETİLMESİYLE MÜMKÜNDÜR!

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi  devletlere vermektedir. 1990 yılından bu yana iç hukuk kuralı haline gelen sözleşmenin 3. maddesi “Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler”  biçimindedir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklinde temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerinin büyük bölümünü yerine getirmediği gibi, çocuklara karşı işlenen suçlara yönelik kalıcı çözümler üretmekten uzak durmaktadır. Oysa Çocuk Hakları Sözleşmesi, devletleri çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte ve onlara bu hakların korunması ve ihlal edilmemesi için çeşitli sorumluluklar yüklemektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi  devletlere vermesine rağmen, özellikle eğitim kurumlarında (okul, yurt, kurs, ev vb.) yaşanan çocuk istismarının birinci dereceden sorumlularının siyasi iktidar ve MEB olduğu açıktır. 

 MEB-Diyanet işbirliği, dini vakıf ve derneklerle yapılan ortak protokoller, laik-bilimsel eğitim anlayışına açıkça meydan okumakta, eğitimi dinselleştirme uygulamaları çocuklar üzerinden hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Oysa çocuğun olduğu her alanda okulda, evde, sokakta çocuklarla ilgili her konuda öncelik çocuğun üstün yararıdır. Çocukların üstün yararına olmayan ve çocuklara yönelik olarak işlenen suçların hiçbir mazereti ya da gerekçesi olamaz.

Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmeden, onlara sağlıklı bir gelecek hazırlamak için gerekli adımlar atılmadan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın gerçek bir ‘çocuk bayramı’ olarak kutlanması mümkün görünmemektedir. Tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, çocukluğunu çocukken yaşadığı; barış, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla güvenli bir ortamda yetişip, gelecek kaygısı duymayacağı bir ortam yaratıldığı zaman 23 Nisan gerçek anlamına uygun olarak kutlanabilecektir.

  1.  
  2. DÜNYADA HER SALGINDA ÇOCUĞA
  3. YÖNELİK ŞİDDET ARTTIRMIŞTIR!

UNICEF’in verilerine göre Çin’de salgın sürecinde kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ev içi şiddet vakalarının arttığı, 2014-2016 yılları arasında Batı Afrika’da yaşanan Ebola virüsünün yaygınlaştığı vakitlerde; okulların kapanmasının çocuk emeği, ihmal, cinsel şiddet ve çocuk gebeliklerinde artışa sebep olduğu, Sierra Leone’de çocuk yaşta hamilelik olaylarının salgın öncesine göre arttığı görülmektedir.

COVID-19 Pandemisinin yarattığı bu süreçte de Dünya genelinde kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ev içi şiddetin, okulların kapanmasının çocuk emeği, ihmal, cinsel şiddet istismarın arttığı  durumun Türkiye için de söz konusu olabileceğini düşünerek, Türkiye’deki tüm kurumların, karar verici mercilerin ve yetişkinlerin yerine getirmesi gereken önlemleri alması son derece önemlidir. Bu çerçevede çocuğa yönelik ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yaşanabileceği durumların, çocuk hakları temelli yönetimi konusunda ilk müdahale ekipleri güçlendirilmelidir. Şiddete maruz kalan çocukları desteklemek üzere bu dönemde, sağlık çalışanlarıyla nasıl bir ortak çalışma yapılacağı planlanmalıdır. Salgın dönemiyle birlikte evlerde çocuklar için kapalı kurumlar haline gelmiştir. Dolayısıyla çocukların her türlü şiddetten korunabilmek için yararlanabilecekleri hak arama mekanizmaları ve diğer destek hizmetler konusundaki bilgi paylaşımı artırılmalıdır.

Başta çocuklarımız olmak üzere, herkes için laikliğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın ve kardeşliğin, eşit, özgür, demokratik bir cumhuriyetin hâkim olduğu, tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, demokratik, kamusal, bilimsel, anadilinde, parasız eğitim hakkı önündeki engellerin kaldırıldığı, çocukların hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluğunu yaşayabildiği bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir.

Eğitim Sen olarak, çocukların karşı karşıya olduğu tüm tehditler ve yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.’ /BSGMEDYA

 

 




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP