• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 2014 yılında Soma’da meydana gelen 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın 5.yıl dönümünde adalet çağrısı yaptı

İŞÇİLER MEZARDA,
SORUMLULAR DIŞARIDA
ADALET İSTİYORUZ!

  

13 Mayıs 2019

Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 2014 yılında Soma’da meydana gelen 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın 5.yıldönümü vesilesiyle kitlesel basın açıklaması yaptı.

Saat 17.30’da PTT önünde düzenlenen basın açıklamasına Çorum Emek ve Demokrasi Platformu'nu oluşturan sendika, parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ile yurttaşlar katıldı.

Grup adına basın açıklamasını Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet okudu.

‘Bundan tam 5 yıl önce, 2014 yılı Mayıs ayında Soma’da 301 maden işçisini yitirmiştik. Bu süre zarfında acılarımızın hafiflemesi bir yana, yaraları daha da kanatan gelişmeler yaşandı.’ diyen Nevzat Veldet, 301 kişinin göz göre göre ölüme gönderilmesinin dibi görünmeyen derinlikte bir ahlaki göçük olduğuna dikkat çektiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

‘Bilindiği gibi, madenin patronu Can Gürkan ölümünden sorumlu olduğu her işçi için yaklaşık 5 gün hapis yatmasının ardından geçtiğimiz ay tahliye oldu. Böylece 301 maden işçisi arkadaşımızın ardından adalet de göçük altında kaldı’

İşçinin emeğinin olduğu kadar yaşamının da ucuz olduğu bu düzende, insanlık bir kez daha göçük altında kalmış oldu.

 

‘HUKUKUN ÇÖKÜŞÜ SOMA
DAVASIYLA BİR KEZ DAHA
GÖZLER ÖNÜNE SERİLMİŞTİR’

Bu göçük ülkeyi yönetenlerin eseri olan hukuki bir göçüktür, politik bir göçüktür, ekonomik bir göçüktür, ahlaki bir göçüktür.

Ülkemizde hukukun çöküşü Soma davasıyla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Davayı Soma’dan kaçıran, katliamda sorumluluğu bulunanları yargılama konusu yapmayan, maden patronu ve yöneticilerini “olası kasıt” üzerinden değil; “bilinçli taksir” ile “cezalandırarak” adeta ödüllendiren yargı sistemi, bir işçi için 5 gün hapis yatmayı yeterli görmüş; ülkemizde “hukuk”un geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Başından beri madenlerde gerekli denetimi yapmayanlar, Soma’daki öldüren çalışma düzenine izin verenler, güvencesiz ve taşeron çalıştırma biçimlerini egemen hale getirenler, sendikalaşmanın önüne engeller koyanlar hiçbir biçimde hesap vermemiştir. Aksine bu boyuttaki katliamların “fıtrat” olduğunu ifade ederek, katliamın politik savunusuna devletin tepesinin imzasını atmışlardır.

Bu düzen, daha fazla kar için daha fazla kan dökülmesini meşru gören bir düzendir. Soma katliamının ardından “Artık hiçbir şey eksisi gibi olmayacak” diyenler, hiçbir şeyi değiştirmemiş ve her şey eskisi gibi devam etmiştir. Soma katliamından bugüne en az 28 Soma katliamı kadar daha işçinin yaşamını yitirmesi kaza değil, tesadüf değil, hata değil, ülkeyi yönetenlerin kasıtlı bir tercihidir. İşçi Sağlığı İş Güvenliği yasasının, İş Sağlığı ve Güvenliği olarak değiştirilmesi, iktidar için işin ve patronların güvenliğinin işçinin yaşamından daha öncelikli olduğunu göstermektedir. Sadece kavramlardaki değişimde bile kendi gösteren bu zihniyetinin sonucu olarak, Türkiye iş cinayetlerinin en fazla olduğu ülkelerden biri olmuştur.

 

‘301 KİŞİNİN GÖZ GÖRE
GÖRE ÖLÜME GÖNDERİLMESİ
BİR AHLAKİ GÖÇÜKTÜR’

Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik göçükten çıkış için insanı, emeği, doğayı ve yaşamı değil; kanı, gözyaşını, betonu ve yıkımı güvence altına alan bir yol tercih edilmektedir. Bu korkunç tercih, 301 işçinin ölümüne sebep olan maden patronuna yeniden maden işletme hakkı vererek bir kez daha ilan edilmiştir.

Demokrasi isteyenlerin, basın özgürlüğüne sahip çıkanların, yaşamı savunanların, barış talep edenlerin, iktidarı eleştirenlerin hapishanelere doldurulduğu bir ülkede, 301 kişiyi göz göre göre ölüme yollayanların serbest olması, dibi görünmeyen derinlikte bir ahlaki göçüktür.

Gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini bilerek ve isteyerek almamak hata değil, kasıttır.

Yıllık üretim planının neredeyse üç katı üretim yapmak için işçileri zorlamak hata değil, kasıttır.

Madenlerdeki taşeron, rodövans, dayıbaşılık gibi güvencesiz çalıştırma uygulamalarını yaygınlaştırmak, madenleri özelleştirmek, kamu denetiminden çıkarmak hata değil, kasıttır.

301 işçi kardeşimiz göz göre göre gelen bir katliam sonucu hayatını kaybetmiştir. Karşımızda insan hayatına karşı büyük bir tehdit haline gelmiş; hukuki, politik, ekonomik ve ahlaki olarak göçmüş bir düzen vardır.

Soma katliamını unutmamak unutturmamak hepimizin görevidir. Soma’nın hesabını er ya da geç soracağız. Bu ülkede çalışırken ölmeyeceğimiz, insanca çalışacağımız, insanca yaşayacağımız güzel günleri elbet göreceğiz. /BSGMEDYA

 




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP