• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘Onu kaybettiğimiz gün daha 8 ya da 9 yaşlarındaydım.’diyor

 NEDEN 10 KASIM'LAR..!





Emekli Eğitimci-Gazeteci, Müslüm Tunaboylu, 
‘Onu kaybettiğimiz gün daha sekiz ya da dokuz yaşlarındaydım.’ diyor..

 

  1. YAZARIMIZ TUNABOYLU,
  2. ATAMIZI KAYBETTİĞİMİZ
  3. 'O GÜNÜ' ANLATTI


    Atamızı kaybettiğimiz 10 Kasım 1938 tarihinde henüz sekiz  dokuz yaşlarında bir ilkokul öğrencisi olan Emekli Eğitimci- Gazeteci Müslüm TUNABOYLU, o güne dair duygu ve düşüncelerini bir kez de
    BSGMEDYA için kaleme aldı..


 



Tunaboylu'nun, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Atatürk'ü kaybettiği o günü,
yani 10 Kasım 1938 tarihinde yaşadığı duygu ve düşüncelerini aktardığı; 'NEDEN 10 KASIM'LAR' başlıklı yazısı şöyle:

...
Bugün 10 Kasım 2020, günlerden Salı. 

Ulusumuzun kurtarıcısı, Cumhuriyet'imizin Kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ü 10 Kasım 1938 Perşembe günü saatler 9’u beş gece kaybettik.

Hayatı boyunca rahat bir gün yada saat yaşamayan, hep ulusu için düşünen, onu dünyanın olumsuz koşullarından kurtararak mutluluğa kavuşturabilme çabasını gösteren o yüce insan elbette unutulmamalı.

Onu kaybettiğimiz gün daha sekiz ya da dokuz yaşlarındaydım.

Yağmurlu bir gündü, okullar açılalı çok olmamıştı, mevsimi önce yaşayan ağaçların sarı yaprakları okulumuzun yolunu süslediği günlerde onları eze, eze yeni bir şeyler öğrenmek için koşarak gittiğimiz okulumuza, o irfan dolu yuvamıza öğle yemeğini yedikten sonra döndüğümüzde okul bahçesinde değil, okulun girişindeki büyük salonda toplanmıştık. Hemen tüm arkadaşlarımızın giysileri ıslanmıştı, ama bu ıslaklık, bizim hiç ama hiç umurumuzda değildi.

Biz okulumuza gelmiştik ve tören sonrasında derslere girmek için sınıflara koşar adımlarla dolarak öğretmenimizi bekleyecektik.

Hemen her gün aynı yaşamın içinde olduğumuzdan bugün salondaki toplantıya bir anlam verememiştik.

Beynimiz henüz küçücüktü her olup biteni henüz anlayamıyor, değerlendiremiyorduk. Öğretmenlerimizin neşesi hergünkü gibi yoktu.

Onların bu durgunluğuna bir anlam veremiyorduk..!

Gözlerimiz henüz kapısı kapalı olan öğretmenler odasından okul müdürümüz çıkmamış, onu bekliyordu..

 

  1. ‘ULUSUMUZUN
  2. BAŞI SAĞ OLSUN’


Koca salon iki yüz ya da daha fazla bir öğrenci grubu ile dolmuştu. Yere iğne düşmeyecek bir kalabalıkta, öğretmenlerimizin bir kısmı salonda henüz yerlerini almışlardı ki, müdür kapıda göründü.

O da çok durgun bir ortam içersinde önce salona ve bize bir göz gezdirdi.

‘Üşümüşsünüzdür çocuklar sizi fazla bekletmek istemem bu ıslak elbiselerinizle..’ dedikten sonra gözlerinin yaşlandığını, sesinin titrediğini algılayarak, olanları kendisinden öğrenmek istiyorduk.
Müdürümüz öğretmenlerimize göre biraz kıdemli yani yaşlıydı.

‘Çocuklar size bir üzücü haberi vermek zorundayım.’ dedi ve gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

Titrek bir sesle;

  1. ‘ULUSUMUZUN KURTARICISI;
  2. DEVLETİMİZİN KURUCUSU
  3. GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü’
    bugün sabah saat dokusu beş geçe kaybettik.

‘Ulusumuzun başı sağ olsun’ diyebildi.

Müdürümüzden sonra öğretmenlerimizden birisi de Atatürk hakkında dilinin döndüğü kadar yüreğinin el verdiği süreç içinde o büyük insanı, bize birkaç satır sözcüklerle anlatmaya çalıştı.
Saygı duruşu ile sonuçlanan tören sonrasında dersliklere sıra ile girerek sıralarımızdaki yerimizi aldık.

  1. SALONDA SÖYLENENLERDEN 
    OLDUKCA ETKİLENMİŞTİK..! 

 

Öğretmenimiz kapıda görünür görünmez ayağa kalkarak, onu tüm sınıf olarak selamlamıştık.

'Oturun çocuklar' diyerek, masasının bulunduğu yerde yerini alan öğretmenimiz bize, o büyük insanın hayat hikâyesini, bizim anlayabileceğimiz sözcüklerle süsleyerek anlattı ders boyunca.

Derslikte sobalar yanmıştı.
Dışarısı yağmurlu olduğu için okul müdürü hizmetlilere sobaları biz evden okula dönmezden önce yaktırmış, dersliklerin ısınmasını sağlamıştı.
Dördüncü ders sonuna kadar giysilerimizdeki ıslaklıklar kalmamış, derslikte buharlaşmıştı.

 




  1. O GÜNLERİ
  2. HATIRLAYALIM,
    HEP BİRLİKTE..!

Bugün ulaştığımız teknoloji ile hayal edemediğimiz haberleşme olanaklarına sahip olduk.

10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölüm haberi çok kısa bir süre içinde tüm yurda iletilmişti.

Anımsadığım kadarı ile köyler o günlerde birbirine paralel bağlanmış telefonlara sahipti. Bakır devreler o dönem mevcut değildi. Ama devlet her yerleşim biriminde bir telefon bulundurmayı o yokluğa rağmen sağlamıştı.

 

İşte onun için;
‘DEVLETİN ELİ KOLU UZUN’ sözü o dönemlerden günümüze ulaşmıştır.

10 Kasım 1938’de okur-yazar sayımız çok azdı, bugün ise okumamış-yazmamışlarımız azdır.

‘Genç Cumhuriyetin kısa dönemde ülkemizde neleri gerçekleştirdiğini Atatürk’ün 10.yıl nutkunu kendi sesinden dinledikten sonra O’nun izinden gitmeye bir kez daha karar vermek zorundayız’ diyor okurlarımı selamlıyorum.' 

MÜSLÜM TUNABOYLU



2394 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İLAN

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP