• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Emekli eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’da bizleri yine farklı bir yolculuğa çıkarıyor..

 


Mesajda 'TÜRKİYE DÜNYANIN
EN BÜYÜK HAPİSANESİ' deniliyordu..



 

31 Aralık 2017
Emekli eğitimci-Gazeteci ve Sitemiz Yazarı Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’ başlığı altında yazdığı anılarında geçmişe yolculuğunu sürdürüyor..

 

2017 yılını uğurlamaya, yeni yıla da merhaba demeye hazırlandığımız şu günlerde Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘YENİ YILI KARŞILAMAYA HAZIRLANIRKEN’’ adını verdiği yazısında okurlarını yine geçmişe götürecek.

 

31 Aralık 2017..

Ve bugün aynı zamanda 31 Aralık 2002 tarihinde yaşama veda eden merhum Gazeteci-Yazar Mahmut Tunaboylu’nun aramızdan ayrılışının 15.yılı..

Yani Müslüm Hocamızın sevgili oğlu Mahmut Tunaboylu’nun ölüm yıldönümü..

***

Ve 31 Aralık.. yani yeni yılın kapısının aralandığı gün..

Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu da  bu kez ‘Yaşadıkça Yaşananlar’da bir yılbaşına, yani 31 Aralık tarihine doğru bir yolculuğa çıkıyor..

 ‘Bilgisayarın başına geçmezden önce şöyle bir 2012 yılını gözden geçirerek, 2013 de nasıl bir Türkiye görmek istediğimi yazarak değil de bir beyin trafiği yapmayı uygun bulduğumu söyleyebilirim’ diye yazısını noktalayan Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu’nun yazısı şöyle:

 

 


ÇOCUKLUĞUMU ANIMSIYORUM..

Ailenin büyükleri yarın neler yapılacağı konusunda yemek sonrası konuşmalar yaparlardı. Konuşmalar sırasında hoşuma giden sözcük olarak sabahı seçmiştim. Yarınla sabah bana göre aynı anlamı taşımıyordu. Ama ne var ki aile büyükleri illa yarın derlerdi.
Onlara yanlış yapıyorsunuz sabah desenize diyemiyordum. Küçücüktüm konuşulanları ancak dinliyordum.

Oğlum merhum Mahmut da küçüklüğünde iki dizinin üzerine gelir büyüklerin konuşmalarını dinlerdi.
Bir süre sonrada dinlediklerinin tümünü başlardı anlatmaya. O zaman henüz teyp denilen alıcılar yoktu. Biricik oğlum henüz okur yazar yaşta da değildi ki kağıt kalemle duyduklarını kaleme alsın.
Onun beyni dolmaya hazır bir bant gibiydi sanırım.

 



‘ESAT MAHMUT’ İSMİ ÇIKTI KARŞIMIZA…
 

Askerden aileme gönderdiğim mektupları okunduktan sonra kapar cebine kor, onu tanıyanlara bu babamın mektubu der dilinin döndüğü kadar kağıtlardaki bilgileri aktarırmış.

Ben bunları izinli geldiğimde annesinden dinleyince, bu çocuk sanırım iyi bir gazeteci-yazar olacak demişimdir.

 

Onun 18 Ocak 1954'de Mecitözü'nün Bayındır Köyündeki öğretmen için yapılan lojmanda dünyaya gelişinden hemen sonra oğluma isim koyma işlemine geçtiğimizde çok sayıda ünlülerin isimlerini kağıtlara yazarak katladık ve üç defa kura çektik üçünde de Esat Mahmut ismi çıktı karşımıza.

Ben biliyordum Esat Mahmut Karakurt’u amma ailem bilmiyordu. Nihayet oğlumun ismi Esat Mahmut olmuştu.

Ünlülerden birisi olsun, adı gibi olsun diye arzuluyordum.

Onu, yani Gazeteci-Yazar Merhum Mahmut Tunaboylu'yu 2002 yılının son gününde akşam saatlerinde o zaman ki Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi'nde kaybettik.

 

İşte o tarihten sonra bizim aile için uğurlanan yıl ile yeni yıl karşılaması diye bir kavram kalmadı.

Geçen gün arşivi karıştırırken gözüme onun Ağır Ceza'da yargılanmasına neden olan yazı “MEZBAHADA KOYUNLAR AĞLAŞIRLARA SÜPER EMEKLİLİK YARAŞIR”ı bir kez daha gözden geçirdim.

Olaylı yazı bazı basın mensubu arkadaşlarca pek dikkate alınmadı ise de Sınırı tanımayan gazeteciler örgütü (RSF) Mahmut’u arayarak yardımcı olabileceklerini bildirmişlerdi. Mahmut kendilerine teşekkür ederek beni benden iyi kimse savunamaz, yazıyı yazan benim gerekli savunmayı da yaparım demişti.

 

Yerel gazetelerde yazılanlar her nedense bir türlü Ankara, İstanbul, İzmir gibi kentlerdeki gazete yöneticilerini zorunlu olmadıkça ilgilendirmez. Dünya duyduktan sonra sizi arayabilirler, ardından da hiç duyulmamış gibi haber yaparlar.

 

Uzun süre Ulusal Basının Çorum Muhabirliği'ni yapan bir kişi olarak zaman, zaman Anadolu Basını'na bakışın biraz daha olumlu yaklaşımlılık içersinde gelişmesini arzulamışımdır.

 


BBC TÜRKÇE'DEN GELEN BİR KAÇ
SÖZCÜKTEN OLUŞAN O MESAJ..

Milliyet Gazetesi'nin bir süre Çorum Muhabirliğini yürüttüm.
Telefonlar bugün kügibi bol değildi.
Bir maddi trafik kazasını bile gazeteye ulaştırabilmek için telefon başında beş altı saat beklediğimi bilirim. Merhum Abdi İpekçi ile birkaç kez sohbet etme olanağını bulmuştum. O, bana muhabir İstanbul'da değil, Anadolu' da lazım demişti. Taşraya bakışı mevcuda göre çok değişikti.

Bu yazıyı kaleme alırken; BBC TÜRKÇE'den birkaç sözcükten oluşan mesaj aldım.
Mesajda “TÜRKİYE DÜNYANIN EN BÜYÜK HAPİSANESİ” diyor ve Türkiye de en az 42’si gazeteci 72 medya çalışanının tutuklu bulunduğunu vurguluyordu.

Bilgisayarın başına geçmezden önce şöyle bir 2012 yılını gözden geçirerek, 2013 de nasıl bir Türkiye görmek istediğimi yazarak değil de bir beyin trafiği yapmayı uygun bulduğumu söyleyebilirim.

 

Ülkelerin beyin gücüne dün olduğu gibi yarında büyük bir ihtiyacı vardır.
Bu beyin gücü bana göre gazetecilerdir.

Her gün uğraşları okur önüne çıkarak hesap vermektir. Hak ve Özgürlükler yıllardan beri tartışıla gelmektedir. Yönetimlerde görev alanlar, verilen görevin, yada yetkinin bir gün geri alınabileceğini bilmeli ve beyninin bir köşesine yerleştirmelidir.

 

Birkaç dakika olsa da, duygu yüklü sözcüklerin çoğunlukta olduğu bir yazıyı okudunuz.
Önümüzdeki günlerde karşılayacağımız 2013 yılının her şeyden önce ülkede kan kaybının önlenmesi ya da ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması en önde gelen önerimiz olmalı diyor
,

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum.



407 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP